Filistin
(Gazze bölgesi hakkında aşağıda ayrıca bilgi verilmiştir.)
Önemli şehirleri: Kudüs (Nüfusu: 550.000), Yafa, Hayfa, Gazze, Nablus, Eriha, Akka.
Yüzölçümü: 28.220 km2
Nüfusu: 7.220.000 (1993 tahmini). Nüfusun % 87'si şehirlerde yaşamaktadır.
Km2 başına düşen insan sayısı: 255.8
Nüfus artış hızı: % 3.7
Etnik yapı: 1948'de işgal edilmiş olan topraklarda yaşayanların % 79'u yahudi, % 21'i Filistinlidir. 1967'de işgal edilmiş olan Batı Yaka'da ise nüfusun % 91'ini Filistinliler, % 9'unu yahudiler oluşturur. Filistinlilerin tamamına yakını Araptır, az sayıda Çerkez vardır.
Dil: Yahudiler İbranice, Filistinliler Arapça konuşur.
Din: 1948'de işgal edilmiş topraklarda yaşayanların % 79'u yahudi, % 5'i hıristiyan, % 16'sı Müslümandır. 1967'de işgal edilmiş olan Doğu Kudüs ve Batı Yaka bölgelerinde ise nüfusun % 76'sı Müslüman, % 17.5'i yahudi, yaklaşık % 5.5'i hıristiyan, kalanı da diğer dinlere mensuptur. Müslümanların geneli sünni ve şafiidir.
Coğrafi durumu: Ortadoğu bölgesinde bulunan Filistin toprakları güneyden Lübnan, güneydoğudan Suriye, doğudan Ürdün, kuzeyden Kızıldeniz, kuzeybatıdan Mısır, batıdan Akdeniz ile çevrilidir. En önemli akarsuları Şeria Nehri olarak da adlandırılan Ürdün Nehri'yle Yermük Nehri'dir. İsrail işgali altındaki Filistin topraklarıyla Ürdün toprakları arasında sınır oluşturan Ürdün ırmağının doğusu Doğu Yaka, batısı Batı Yaka olarak adlandırılır. Her iki yaka da tarıma elverişli düzlüklerden oluşmaktadır. Ürdün Irmağı batısı işgal altında, doğusu Ürdün'ün elinde olan Lut gölüne akar. Ölü Deniz olarak da adlandırılan Lut gölü tuz ve fosfat bakımından zengindir.
Yönetim şekli: Bugünkü Filistin topraklarının üzerindeki yönetim bir siyonist işgal yönetimidir. Gazze ve Batı Yaka'da kurdurulan özerk yönetim ise işgal yönetimine bağlı bir yerel yönetim niteliğindedir. Bu yönetim dış işlerinde tamamen işgal yönetimine bağlıdır. Emniyet güçlerini sadece Filistinlilere karşı kullanma hakkına sahiptir. Bu bölgede oturan yahudi yerleşimcilere karşı özerk yönetime bağlı emniyet güçlerinin kullanılmaması özerklik anlaşmasında şarta bağlanmıştır.
Tarihi: Filistin bir çok peygamberin yaşamış olduğu bir beldedir. Kur'an-ı Kerim'de de bu toprakların kutsal kılındığı ifade edilmektedir. Filistin topraklarının peygamberler diyarı olması bu toprakların vahye dayanan bütün dinlerde kutsal sayılmasını ve kendisine özel bir değer verilmesini sağlamıştır. Vahye dayanan dinlerin sonuncusu olan İslâm da bu topraklara ayrı bir değer vermiştir. Kudüs'teki Mescidi Aksa da Müslümanların ilk kıbleleri olmuştu. Dolayısıyla Kudüs ve Mescidi Aksa Müslümanlar için bu açıdan da ayrı bir değer taşır. Kudüs'ün ve Filistin topraklarının İslâm açısından taşıdığı değer ve kudsiyet dolayısıyla Medine'de kurulan İslâm devletinin kuzeye doğru sınırlarının genişlemesiyle birlikte Müslümanlar Filistin topraklarına yöneldiler. Hz. Ebu Bekir (r.a.) Filistin üzerine M. 633'te iki küçük birlik gönderdi. Bu birlikler önemli başarılar gösterdiler. Daha sonra 634'te İslâm ordusunun Remle yakınlarında Bizans ordusuna karşı kazandığı zaferle Kudüs dışındaki bütün Filistin toprakları fethedildi. Kudüs'ün fethi ise 638'de ikinci halife Hz. Ömer (r.a.) döneminde gerçekleşti. Bu fetihten sonra Kudüs ve çevresi 1097'ye kadar sürekli Müslümanların hâkimiyetinde kaldı. 1097'de haçlı ordularının kırk gün süren şiddetli kuşatmaları sonunda bu kutsal belde hıristiyanların eline geçti. Haçlılar Kudüs'ü işgal ettikten sonra bir hafta süreyle şehirde katliam gerçekleştirdiler. Bu katliamda Müslümanlardan yetmiş bin kişi öldürüldü. Haçlı işgali yaklaşık doksan yıl sürdü. Bu işgale 1186 yılında Salahuddin Eyyubi son verdi. Haçlıların Kudüs üzerindeki ikinci hâkimiyetleri, bir ara Mısır hükümdarlığı yapan İsa el-Kâmil'in 1243'te Kudüs'ü, kendisine ve kardeşine yardımcı olan Bizans imparatoruna hediye etmesiyle gerçekleşti. Ancak bu hediye olayının üzerinden birkaç ay geçmeden Müslümanlar, Necmeddin el-Eyyubi'nin komutasında Kudüs'ü geri almayı başardılar. Yavuz Sultan Selim'in 1516'da gerçekleştirdiği Mısır seferi sonrasında Kudüs ve Filistin Osmanlı devletine bağlandı. 1918 İngiliz işgaline kadar da Osmanlı yönetiminde kaldı. İngilizlerin 1918'de Filistin topraklarını işgal etmeleri zamanın Mekke şerifi ve bugünkü Ürdün krallığının kurucusu Şerif Hüseyin'in yardımıyla oldu. İngiliz dışişleri bakanı Artur Belfur tarafından 1917'de Filistin toprakları üzerinde bir yahudi devleti kurdurulacağı yolunda bir deklarasyon yayınlandı. Çok geçmeden İngilizler Filistin topraklarını işgal ettiler. İngiliz işgali 24 Temmuz 1922 tarihinde bugünkü Birleşmiş Milletler konumunda olan Milletler Cemiyeti tarafından onaylandı ve Filistin toprakları resmen İngilizlerin vesayetine verildi. İngiliz işgalinden sonra yahudilerin Filistin topraklarına göçü de hızlandı. İşgal yönetimi yahudilerin bu topraklara yerleşebilmeleri için her türlü imkânı hazırlıyordu. Bunun yanı sıra işgalle birlikte katliamlar, sürgünler ve haksızlıklar da başladı. İngiliz işgalciler bir yandan Müslümanları öldürerek mülklerini ellerinden alırken diğer yandan yahudilerin bu topraklardan mülk edinmelerini ve yerleşmelerini kolaylaştırıyorlardı. Filistinli Müslümanlar işgal yönetimine ve yahudi göçüne karşı mücadele ettiler. Bu doğrultuda zaman zaman ayaklanmalar gerçekleştirildi. Filistinliler mücadelelerini organize için örgütler de kurdular. Yahudi göçüne karşı gerçekleştirilen en geniş çaplı hareket 15 Nisan 1936'da Kudüs müftüsü Emin el-Huseyni'nin öncülüğünde başlatılan genel grevdir. Altı ay süren grevden sonra yahudi göçünü durdurma sözü veren İngilizler daha sonra sözlerinden döndüler. Grevde öncülük edenleri de ya öldürdü, ya sürgün etti, ya da hapse attılar. İngilizler yerlerine yahudileri bırakarak 1947'de Filistin'den çekilmeye başladılar. Bunun hemen arkasından yahudiler kendi devletlerini kurabilmek için bir iç çatışma başlattılar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1947'de Filistin topraklarının Araplarla yahudiler arasında paylaştırılmasına dair bir karar aldı. 181 sayılı bu karar Filistin topraklarının % 55'ini ve verimli kısımlarını yahudilere, genellikle verimsiz ve çölden ibaret % 45'ini de Araplara veriyordu. Yahudilerin çıkardıkları tedhiş olayları ve iç savaş sebebiyle İngilizler 1948'de Filistin topraklarından tamamen çekildiler. Bunun ardından yahudiler BM'in kendilerine verdiği toprakların üçte biri oranında daha toprak işgal ederek 14 Mayıs 1948'de İsrail devletinin kuruluş deklarasyonunu yayınladılar. İsrail'in kuruluşu ve bu kuruluşun 181 sayılı BM Genel Kurulu kararına dayandırılmasıyla 960 bin Filistinli Arap evsiz, mülteci durumuna sokuldu. Filistinlilere yapılan zulüm ve işkencelerin yanı sıra İsrail'in henüz elli yılı doldurmamış olan ömründe altı büyük savaş vardır. Bunların birincisi 1948'de İsrail'in kuruluşuyla birlikte patlak veren savaş, ikincisi 1956'da bu ülkenin Fransa ve İngiltere'nin desteğiyle Mısır'a karşı açtığı savaş, üçüncüsü 1967'de ABD desteğinde Mısır, Suriye ve Ürdün'e karşı gerçekleştirilen savaş, dördüncüsü 1968'de Ürdün'e saldırı, beşincisi 1973'te İsrail tarafından başlatılan Arap - İsrail savaşı altıncısı da 1982 Lübnan işgalidir. Bu ülkenin tek taraflı olarak komşularına karşı saldırılar da eklenince İsrail'in savaşsız bir gününün geçmediği söylenebilir. Filistin halkı da sürekli bir bağımsızlık mücadelesi verdi. Zaman zaman çeşitli kanlı çatışmalar oldu. Ancak en geniş çaplı mücadele 8 Aralık 1987'de Filistin İslâmi Direniş Hareketi'nin öncülüğünde başlatılan intifadadır. İntifada, 7 Aralık 1987'de Filistinli işçileri taşıyan arabaya bir yahudinin kamyonetiyle çarparak dört Filistinlinin ölümüne dokuz Filistinlinin de yaralanmasına sebep olması üzerine başladı. İsrail'in intifadayı durdurmak için başvurduğu uygulamaların hiçbiri sonuç vermedi. Bunun üzerine gerçekte Filistin halkını temsil etmeyen bazı kişileri karşısına alarak onlarla barış görüşmeleri yapmaya başladı. Filistin meselesinin barış yoluyla bir çözüme kavuşturulması için görüşmelere 1991 Ekim'inde İspanya'nın başkenti Madrid'de başlandı. 1992'de de devam edildi. Ancak bütün yıl boyunca aralıklı olarak değişik yerlerde gerçekleştirilen barış görüşmelerinden herhangi bir sonuç alınamadı. Filistin İslâmi Direniş Hareketi, bu görüşmelere ve siyonistlerle pazarlığa oturmaya başından itibaren karşı çıktı. Sonuçta 13 Eylül 1993 tarihinde Gazze ve Eriha'ya özerklik verilmesine dair bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre Filistin topraklarının % 5'inden daha az bir kısmında siyonist İsrail yönetimi kontrolünde ve yerel hizmetleri yürütme ve iç güvenliği sağlama dışında hiç bir yetkiye sahip olmayan bir özerk yönetim kurulacak buna karşılık siyonistlerin kalan Filistin toprakları üzerindeki hâkimiyeti resmen tanınmış olacaktı. Anlaşma İsrail kuvvetlerinin 15 Ocak 1994'ten itibaren Filistin topraklarından çekilmesini gerektiriyordu. Ancak İsrail daha sonra bazı pürüzler ortaya çıkararak çekilmeyi geciktirdi. Sonra pürüzler İsrail'in lehine giderildi ve çekilme işlemi ancak Mayıs 1994'ten itibaren başladı.
İslami Hareket: Filistin'deki İslâmi örgütlerin başında kısa adı HAMAS olan Filistin İslâmi Direniş Hareketi gelmektedir. Bu hareket Müslüman Kardeşler'in bir kolu sayılır. Hareketin çekirdeğini de 1948'de Müslüman Kardeşler'in kamplarında eğitilen Filistinli gençler oluşturmuşlardır. Ancak adını en çok 1987'de başlayan intifadadan sonra duyurmaya başladı. İntifadanın başından beri öncülüğünü etmiştir. Hareketin en güçlü olduğu bölge Gazze'dir. Ancak Filistin'in diğer bölgelerinde de öteki gruplardan daha güçlüdür. Özellikle üniversite öğrencileri arasında etkilidir. Örgütün İzzettin Kassam Birlikleri adını taşıyan bir askeri kolu vardır. HAMAS, kurduğu özel okullar, yardım kuruluşları, sağlık klinikleri, zekât komiteleri vasıtasıyla da Filistin halkına hizmet etmektedir. Bu hizmetleriyle Filistin halkının geniş çaplı desteğini kazanmıştır. HAMAS'tan sonra İslâmi Cihad Örgütü gelir. Bu örgüt kuruluşunu 1986'da gerçekleştirdi ve bazı küçük İslâmi grupları bünyesinde topladı. Halk arasında geniş bir taraftar kitlesine sahip değildir. Aksa Şehitleri Birlikleri adında bir askeri kolu vardır. Filistin'de bunların yanı sıra bazı tasavvufi cemaatler de mevcuttur. Ancak bu cemaatler gençler arasında pek etkili değildir.
Tanınmış İslâmi Hareket Önderleri:
İzzettin Kassam: 1880'de Suriye'nin Cebele şehrinde doğan ve 1896 - 1906 arasında Mısır'da el-Ezher Üniversitesi'nde tahsil gören İzzettin el-Kassam 1921'de Filistin'in Hayfa şehrine yerleşerek hem ders vermeye hem de Filistin halkını İslâmi yönden şuurlandırmak için vaaz ve irşada başladı. Yahudi tehlikesine karşı halkı uyanık olmaya çağıran ve vaazlarında cihad konusuna ağırlık veren İzzettin el-Kassam sonraki yıllarda fiili olarak cihad için hazırlıklara ve gençleri bu amaçla eğitmeye başladı. 1931'de de onun öncülüğünde cihad hareketi başlatıldı. Filistin'in bağımsızlığı yolunda başarılı bir mücadele veren İzzettin el-Kassam 1935'te cihad eğitimi için dağa çıktığı bir sırada beş yüz kişilik bir İngiliz birliği tarafından kuşatılarak şehid edildi.
Ahmed Yasin: 1937'de Filistin'in Askalan şehrinde doğdu. 1948'de yahudilerin Filistin'in büyük bir bölümünü işgal etmeleri üzerine ailesiyle birlikte Gazze'ye göç etti. 1952 yazında yüzme esnasında kafasının üstüne düştü ve boyun kemiği kırıldı. Bu yüzden bütün vücudu felç oldu. Liseyi bitirdikten sonra bazı ilim adamlarından özel dersler aldı. Öğrenimini tamamladıktan sonra öğretmen olarak görev aldı. Gazze'de İslâm Merkezi'ni kurmasından sonra iyice tanındı. 1984'te tutuklandı. Yürütülen soruşturma sonunda İsrail'i yıkarak yerine İslâmi bir devlet kurmak için çalıştığı gerekçesiyle 13 yıl hapse mahkum edildi. Ancak on bir ay sonra Filistinlilerle yahudiler arasında gerçekleştirilen bir esir değişiminde serbest bırakıldı. HAMAS'ın manevi lideri ve intifadanın devamında bir motor görevi gördü. 18.5.1989'da tekrar tutuklandı.
Ekonomi: Yahudilerde kişi başına düşen milli gelir 11.330 dolardır. Bu miktar Filistinlilerde 1200 dolar civarındadır. 1948'de işgal edilmiş olan topraklarda yaşayanların % 21'i sanayi sektöründe, % 3.3'ü tarım alanında, Batı Yaka'da yaşayanlarınsa % 13'ü sanayi sektöründe, % 20'si tarım alanında çalışmaktadır. 1948'de işgal edilmiş olan toprakların % 28'i, Batı Yaka topraklarının % 32'si tarıma elverişlidir. Yahudilerde ortalama 5 kişiye, çoğunluğu Müslümanların oluşturduğu bölgelerde ise 16 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.
Sağlık: Nüfusun beşte dördünü yahudilerin oluşturduğu 1948'de işgal edilmiş topraklarda ortalama 350 kişiye, çoğunluğu Müslümanların oluşturduğu Batı Yaka'da ise 1500 kişiye bir doktor düşmektedir.
Eğitim: Batı Yaka'da 420 civarında ilkokul, 4 yükseköğretim kurumu vardır.
Gazze ve Eriha
FKÖ ile İsrail arasında yapılan anlaşma sonucu kurdurulan özerk yönetimin hükmüne verilen bölgelerden Eriha, Batı Yaka'da yer alan 10.000 nüfuslu küçük bir kasabadır. Filistin'in batı kesiminde Akdeniz kıyısında bulunan ve Eriha'yla doğrudan bağlantısı olmayan Gazze bölgesi hakkında da aşağıdaki bilgileri vermeyi uygun görüyoruz:
Yüzölçümü: 363 km2 (Tüm Filistin'in % 1.28'i).
Nüfusu: 900.000 (1993 tahmini). Bu nüfusun % 75'ini Filistin'in değişik yörelerinden buraya sığınmış olan mülteciler oluşturmaktadır. Ortalama ömür 66 yıldır. Çocuk ölümlerinin oranı binde 41'dir. Nüfusun % 51'ini 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır.
Km2 başına düşen insan sayısı: 2479.3
Nüfus artış hızı: % 4.3
Etnik yapı: Bu bölgede yaşayanların % 99.5'i Filistinli, % 0.5'i yahudidir.
Din: Bu bölgedeki nüfusun % 98.8'i Müslüman, % 0.7'si hıristiyan, % 0.5'i yahudidir.
Coğrafi durumu: Filistin'in batı kesimine düşer. Doğudan 1948'de işgal edilmiş olan Filistin toprakları, batıdan Akdeniz, güneybatıdan Mısır'la çevrilidir. Bölgeye Akdeniz iklimi hâkimdir. Topraklarının % 53'ü tarıma elverişlidir.
Ekonomi: Bölge ekonomisi daha çok tarım, sanayi ve balıkçılığa dayanır. Yetiştirilen tarım ürünlerinin başında çeşitli sebze ve meyveler gelir. Tarım ürünlerinden elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 22'dir ve çalışan nüfusun % 19.5'i bu alanda iş görmektedir. 1992'de 1000 ton tahıl (bölgede yaşayan halkın ihtiyacının 250'de biri), 22 bin ton yer bitkileri, 120 bin ton meyve, 10 bin ton sebze üretilmiştir. Aynı yıl bölgede 4 bin baş sığır, 24 bin baş koyun bulunuyordu. 1991'de 500 ton balık avlanmıştır. Önceleri daha çok balık avlanıyor ve birçok aile geçimini balıkçılıkla sağlıyordu. Ancak İsrail yönetimi intifada sonrasında Gazzelilerin çoğuna balık avlama yasağı koydu. Gazze'de yaşayanların % 99'u fakirlik sınırının altında bir gelire sahiptir. Özellikle intifada sonrasında İsrail tarafından uygulanan ekonomik boykot bölge halkını iyice fakirleştirmiştir. Bu bölgede 30 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.
Kişi başına düşen milli gelir: 590 dolar.
Sanayi: Bölgedeki sanayi kuruluşları küçük ve orta sanayi kuruluşlarıdır. Bunlar da genellikle gıda maddeleri ve meşrubat üretimi, tekstil, konfeksiyon, mobilya, inşaat malzemeleri üretimi ve madeni ve toprak eşya üretimiyle ilgilidir. İmalat sanayisinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 13'tür. Çalışan nüfusun yaklaşık % 10'u sanayi sektöründe iş görmektedir.
Eğitim: Bölgedeki tüm ilk, orta ve mesleki okulların sayısı 320 kadardır. Ayrıca camilerde ve hayır kurumları tarafından açılan özel eğitim kurumlarında din eğitimi verilmektedir. Bölge halkına hizmet veren tek üniversite Gazze İslâm Üniversitesi'dir. Bu üniversite intifadanın başlatılmasından sonra İsrail tarafından kapatıldı ve uzun süre kapalı tutuldu. Bölgede yaşayanlardan 25 yaş üzerindekilerin % 10'u yüksek öğrenim görmüştür. Okuma yazma bilenlerin oranı % 90'dan fazladır.
Sağlık: Ortalama 2000 kişiye bir doktor düşmektedir.
|